Kara Delikler terminolojik olarak John Michell ve Pierre- Simon Laplace tarafından birbirlerinden habersiz olarak daha 18. Yüzyılda keşfedilmiştir.
O zamanlar ilk tahmin kaçış hızı ışık hızından fazla olsa dahi ışığın çekim gücünden kaçamayacağıydı ve buna bağlı olarak kozmik cisimlerin varlığıydı. Işığın kara deliklere çekilmesi olgusunda bir güçten ziyade Einstein dengelemesi, Kızıla kayma ve çekimsel kızıla kayma gibi adlarla belirtilen ışığın çekim alanları etkisine bağlı bir değişim söz konusudur. Çekim alanı etkisiyle oluşan bu değişim veya dengelenmeye maruz kalan ışınlar kara delik potansiyel kuyularından çıkmaya çalışan enerji bütünlüğünü kaybeder ve ışık içinde geçerli bir kural olan kara deliğe çekilmeye başlarlar. Hiçbir cisim ve hiçbir partikül o kara delikten kurtulamayacaktır. Cismin bu ışık kaybı ise bu doğa olayının ‘kara’ olarak adlandırılmasının sebebi olmuştur.
Peki ama bilim insanlarının bu denli heyecanlandıran Kara Delik terimi nedir ?
Astrofizikte Kara delik, çekim alanı her türlü maddesel oluşumun ve ısının kendisinden kaçmasına izin vermeyecek derecede güçlü olan ve kütlesi büyük bir kozmik cisimdir. Kara delik uzayda belirli bir nicelikte maddenin bir noktaya toplanması ile meydana gelen bir nesnedir de denebilir. Kara deliklerin tekillikleri dolayısıyla üç boyutlu olmadıkları sıfır hacimli oldukları kabul edilmekle birlikte bu oluşum içinde zamanın ise yavaş aktığı veya akmadığı tahmin edilmektedir. Kara delikler Albert Einstein’ın Genel Görelilik kuramıyla tanımlanmıştır. Kara delikler doğrudan gözlenememekle birlikte çeşitli dalga boylarını kullanan dolaylı gözlemleme teknikleri ile keşfedilmişlerdir, bu teknikler aynı zamanda çevrelerinde sürüklenen cisimlerin de incelenmesine olanak sağlamıştır. Örneğin bir Kara deliğin ‘potansiyel kuyusunun’ çok derin olması nedeniyle yakın çevresinde oluşacak yığılma riskiyle üzerine düşen maddeler diskin çok yüksek sıcaklıklara erişmesine neden olacak bu da diskin yayılan x-ışınları sayesinde saptanmasını sağlayacaktır.
Doğrudan gözlemlemek imkansızdır; çünkü görünmezler, ışık saçmaz veya kendisine gelen ışığı yansıtmazlar bunun başlıca sebebi kara deliklerin çok yakın geçen ışık süzmelerini dahi yutmalarıdır. Bununla birlikte varlığı çevresi üzerindeki çekim şiddetinden de anlaşılır. Özellikle kara delik üzerine düşen yakınlardaki maddenin son derece ışınım almasından ve güçlü bir şekilde x ışını yaymasından anlaşılmaktadır. Bu tür gözlemlerin kapsadığı ve genel görelilik kuramına uyan cisimler yalnızca kara deliklerdir.
Kara deliğin çevresindeki bir çemberin iki yay biçimindeki görünüşü ‘çekimsel mercek etkisi’ etkisiyle oluşmuştur, yukarıda belirtilen yıldızlar arası (milyarlarca kilometre) uzaklıkları söz konusu olduğunda bir kara delik herhangi bir kozmik cisim üzerinden kendisiyle aynı kütleye sahip cisimlerden daha fazla bir çekim kuvveti uygulamaz, yani kara delikleri karşı konulamaz kozmik bir aspiratör olarak düşünmek gerekir. Mesela güneşin yerinde onunla aynı kütleye sahip bir kara delik bulunsaydı güneş sistemimizdeki gezegenlerin yörüngelerinde herhangi bir değişiklik söz konusu olmazdı.
Günümüzde kara deliklerin varlığı, ilgili bilimsel topluluklar (astrofizikçiler ve kuramsal fizikçilerden oluşan) ve hemen tüm kurumlar tarafından onaylanarak kesinlik kazanmış durumdadır.
Olay Ufku (Event Horizon) Nedir?
Olay ufku herhangi bir fiziksel incelemede bulunamadığımız bir uzay parçasının adıdır. Ne olay ufkunun ötesini bilinen yasalarla açıklama olanağı vardır ne de orada ne olup bittiğini bilmenin bir yolu vardır. Bir yıldızın ‘olay ufku’ yıldızın çökmeden önceki kütlesiyle orantılıdır, örneğin kütlesi 10 güneş kütlesi olan bir yıldız içe çöküp kara delik haline geldiğinde çapı 60 km olan olay ufkuna sahip olacaktır. Kara Delik cisimleri yuttukça olay ufku genişler, olay ufku genişledikçe daha da güçlü çekim alanına sahip olur. Kara deliğin olay ufkunda olmak dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkmaya benzer, tıpkı sizin akıntıya karşı boşa kürek çekmeniz gibi. Aynı şekilde olay ufkuna kapılan bir cisim uzaktan incelendiğinde kara deliğin etkisiyle cismin ışık kaybettiği ve daha kızıla döndükçe gözden kaybolacağı gözlemlenecektir. ‘Yıldızsal Kara Deliğe’ yaklaşan bir Astronot olay ufkuna varmadan parçalanacağı gibi ‘Dev Kara Deliğe’ kapılan bir astronot daha sonra gelgit etkileriyle yok edileceğine rağmen hiçbir zorlukla karşılaşmadan olay ufkuna ulaşabilecektir.
Eğer bilim kurgu filmlerini seviyorsanız ya da gökbilime ilginiz varsa karadelik ifadesini defalarca duymuşsunuzdur. Einstein’ın 1915 yılında geliştirdiği genel görelilik kuramı tarafından varlıkları tahmin edilen bu gökcisimlerinin içine giren herhangi bir şey bir daha dışarı çıkamıyor. Biraz ürkütücü değil mi? Ama şu bir gerçek ki karadelikler varlığı kanıtlanmış, yani artık “kurgu” olmaktan çıkmış cisimlerdir. İlk karadelik 1965 yılında keşfedilmişti. Bugün Samanyolu’nun birkaç yüz milyon karadeliğe ev sahipliği yaptığı düşünülüyor. İnsanın aklına ilk olarak “bizden uzak olsunlar” demekten başka bir şey gelmiyor. Ancak endişelenmemize gerek yok, çünkü bilinen en yakın karadelik tahminen 1600 ışık yılı uzağımızda.
Bugün karadelikler kadar bilim insanlarının zihinlerini meşgul eden başka bir konu ise beyazdelikler. İlk olarak 1957’de kuramsal olarak var oldukları öne sürülmüş ancak henüz bir örneğine rastlanmamış bu gökcisimleri aslında karadeliklerin zamansal simetriğidir. Karadeliklerin tam aksine, beyazdelikler içlerindeki her şeyi dışarı püskürtürler ve bir kez dışarı çıkan bir şeyin bir daha içeri girmesi mümkün değildir. 2011 yılında öne sürülen bir iddiaya göre Büyük Patlama’nın kendisi de bir beyazdeliktir.
Kaynak
Tarihi olaylar