Déjà vu“, Fransızcada “zaten görülmüş” demektir. Dolayısıyla ne olduğu, isminde gizlidir: O anda gördüğünüz ya da deneyimlediğiniz bir olayı daha önceden gördüğünüzü ya da deneyimlediğinizi sanma ya da hissetme halidir. Siz de mutlaka deneyimlemişsinizdir: “Off, dur, bu ânı sanki daha önceden yaşamıştım, hatırlıyorum.” deyip kafanızın karıştığı olmuştur.
Bu olayın nedenleri, halk arasında birçok farklı şekilde izah edilmektedir. Kimisi reenkarnasyon, müneccimlik, geleceği görme gibi bilim dışı, sahtebilimsel konulara bağlarken, popüler kültür bunu “Evren’in dinamiklerindeki bozulma, hata” olarak tanımlamıştır. Peki işin aslı nedir? Bilim, deja vu hakkında ne söylemektedir?
Bilim literatüründe deja vu ilk defa 1928 yılında Edward Titchener’ın Bir Psikoloji Kitabı isimli kitabında tanımlanmıştır. Dr. Titchener, durumu şöyle izah etmektedir:
Beyin, bir deneyime yönelik olarak tam bir algı üretmeden önce, kısmi bir algı yaratır. İşte bu kısmi algı, daha önce deneyimlenmiş bir olay olduğu hissi yaratmaktadır.
Bilim camiasında deja vu, hatırlanan veya yeni oluşturulan bir anıda meydana gelen ve yeniden yaşanmışlık hissi uyandıran bir hafıza hatası olarak görülmektedir. Dolayısıyla kült film serisi The Matrix’in bu konudaki açıklamasının gerçeğe en yakın açıklama olduğu söylenebilir. Filmde Carrie-Anne Moss tarafından canlandırılan Trinity karakteri, deja vu’yu şöyle açıklar:
Deja vu, genellikle Matrix’te bir hata oluştuğu anlamına gelir. Bir şeyler değiştirdiklerinde meydana gelir.
The Matrix’in felsefi altyapısının bilinç ile gerçeklik arasında gidip gelen bir sorgulamaya dayandığı düşünülecek olursa, deja vunun bilincimizde oluşan gerçeklik ve hafıza algısındaki geçici bir hata olduğu açıklaması oldukça isabetlidir.
2004 yılında yapılan bir araştırmaya göre, her 3 insandan 2 tanesi ömründe en az 1 defa deja vu görmüştür.
Mesela, internette komik bir videoya denk geldiniz ve bu videoda bir maymun keçiye biniyordu. İlginizi çekti, güldünüz hatta belki arkadaşlarınız ile paylaştınız. Aradan biraz zaman sonra, bir at çiftliğini ziyaret ettiniz ve bir çocuğun küçük bir ata bindiğini gördünüz. Belki, o andaki görüntüyü daha önce izlediğiniz videoya benzetip, bazen farklı tecrübelerin nasıl da birbirine benzediğini, birbirini çağrıştırdığını düşünebilirsiniz. İki hatıra arasında normal bir benzerlik hissi yaşadığınız için, bu tecrübeniz DEJAVU DEĞİL.
Fakat, diyelim ki bir gün at çiftliğine tekrar gittiniz ve otlayan birkaç at gördünüz. O an sanki o hissi daha önce yaşamış gibi oldunuz. Sizi normal olmayan, çok daha yoğun bir yaşanmışlık hissi kapladı ve o anı herhangi bir hatıranıza benzerlikten daha güçlü bir şekilde hissettiniz. İşte bu tecrübeniz ise DEJAVU.
Dejavu yaşayan insanların sıklığı toplumda yüzde 30 ila 100 arasında değişmektedir. Haklısınız, bu sayılar birbirine çok da yakın değil. Fakat, dejavu yaşayan insanların oranını hesaplamak iki nedenden dolayı zor.
Birincisi, dünyadaki herkese dejavu yaşayıp yaşamadığını soramayacağımız için, daha küçük gruplara tecrübelerini soruyoruz. Anket sonuçları da soruları kime sorduğumuza göre değişken olabiliyor. İkincisi, aynı kişilere ayni soruları ikinci kez sorsak bile, dejavu kelimesinin anlamını nasıl tanıttığımıza göre, insanlar çok daha farklı cevaplar verebiliyor. Bu anketlerde insanlara ne sıklıkta dejavu yaşadıklarını sorduğumuzda, birkaç haftada bir ya da birkaç ayda bir cevabını alıyoruz (Evet, bu sonuçlar yine soruları kime sorduğumuza ve soruyu nasıl sorduğumuza göre değişiyor.). Yani özetle, dejavu çok da sık olarak yaşanan bir duygu değil. Eğer yakın zamanda böyle bir tecrübe yaşadıysanız hayli şanslısınız demektir.
Peki dejavuyu kimler tecrübe ediyor? Raporlara göre, dejavu en çok genç insanlarda görünüyor. Toplumun küçük bir oranı ilk dejavularını 6 yaşında tecrübe ettiklerini söylese de, çoğu insan 10 yaşlarında yaşadıklarını bildiriyor. Çok küçük yaşlarda hangi hissin başka bir anıyı anımsatması ve hangi hissin konuştuğumuz güçlü yaşanmışlık hissi olduğunu ayırt etmek biraz daha zor olduğu için, dejavu hissini anlayabilmek de daha zor oluyor. Fakat her insan, hayatındaki en çok dejavuyu 15-25 yaşları arasında tecrübe ediyor. 25 yaşından sonra ise, dejavu sıklığında çok ani bir düşüş yaşanıyor.
Bir açıdan bakıldığında, dejavu sağlıklı bir şey olarak görünüyor. Çünkü neyin gerçek bir benzerlik, neyin ise anormal bir benzerlik hissi olduğunu ayırt edip, dejavu anlarımızı görmezden gelebilmemize (daha önce yaşamadığımızı anlayabilmemize) imkan sağlıyor. Belki de 25 yaşından sonra, bu anormal benzerlik hislerini daha zor ayırt edip onlara gerçekten inanmaya başlıyoruz. Olamaz mı?
Her şey tamam da, dejavu neden olur?
Bu sorunun cevabı herkeste merak uyandırsa da, hala net bir cevabı yok! Laboratuvar ortamında dejavuyu araştırmak ve insanlarda dejavu hissini yaratmaya çalışmak deneysel olarak zor. Dejavu hissi yaratmak için kullanılan bir teknik, insanların kulaklarına sıcak su fışkırtmak, ilginç değil mi? Gözlemsel deneyler (anketler, ya da farklı hastalık grupları ve dejavu arasında bağlantı kuran çalışmalar) dejavuyu daha fazla anlamamıza yardımcı oluyor. Mesela, sık dejavu yaşadığını rapor eden bir grup, temporal lob kaynaklı epilepsi hastaları.
Temporal lob, beynimizde yeni hafıza depolayabilmek için ve eski anılarımızı hatırlayabilmek için önemli bir bölge. Temporal lob kaynaklı epilepsi, epilepsi nöbeti esnasında gözlemlenen ve beyindeki istemsiz aktivasyon durumunun, temporal lobun aktivasyonu ile başlayan epilepsi türüne deniyor. Aktivasyon, temporal lobda başlayıp domino taşları gibi başka beyin bölgelerini de aktive ediyor, hatta bazen tüm beyin hücreleri bile aktive olabiliyor. Çoğu temporal lob kaynaklı epilepsi hastası, tam da nöbet geçirmeden önce dejavu yaşadıklarını bildirmiş. Bu da dejavunun büyük olasılıkla beynimizin temporal lobundan kaynaklı bir his olduğunu bize söylüyor.
Fakat, hücresel ya da moleküler seviyede dejavunun neden kaynaklandığı henüz bilinmiyor.
Kaynak
Evrimagaci.org
Noroblog.net
Wikipedia.com