Bugünkü Irak sınırları içinde, Dicle ve Fırat nehirlerinin arasında yer alan Babil, 6. yüzyılda kral İkinci Nebukadnezar tarafından yeniden inşa edilmiş, mavi, kırmızı, sarı renkli ve sırlı tuğlalar kullanılmıştı. Heredot’un yazdıklarından Eski Ahit’e kadar birçok antik metinde şehrin görkemli tapınak ve saraylarından söz edilmiştir. En canlı olduğu zamanlarda kentin nüfusu 200 bini bulmuş, dünyanın en büyük şehri haline gelmişti.
Bu ihtişamlı kente ilk girişte kullanılan İştar Kapısı da bir o kadar görkemliydi. Milattan önce 575’te çini mavisi ve deniz yeşili sırlanmış tuğlalardan yapılan kapıda 575 ejderha ve boğa resmi bulunuyordu. 1899’da Alman arkeologlar kazıya başladığında yaklaşık 2500 yıllık kent, kapısı da dahil neredeyse bütün görkemiyle duruyordu. Kenti asıl bekleyen tehlike bir asır sonra baş gösterecekti.
Kazılarda Babil’in görkeminin asıl sembolü olarak görülen İştar Kapısı’na 1902’de ulaşıldı. Bu kapı kentin değişik dönemlerinde inşa edilen sekiz kapısından biriydi. 12 metre yükseklikteki duvarların da büyük kısmı hala ayaktaydı.
Birinci Dünya Savaşı çıktığında kazıya ara verildi. Dört yıl sonra savaş sona erdiğinde, Almanya’nın müttefiki ve o toprakların hakimi Osmanlı İmparatorluğu da yıkılmıştı. Almanlar, oraları işgal eden İngilizlerle anlaşarak İştar Kapısı da dahil bazı kalıntıları Berlin’e taşıdı. 1920’lerde sergilenen kısmı kapının tümü olmasa da antik Babil’in kalıntıları binlerce yıl sonra gün ışığına çıkmış oluyordu.
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından büyük bir kazı daha yapıldı. Bu kazıyı İtalyan arkeologlar yapıyordu. 1979’da Saddam Hüseyin’in iktidara geldi. 1980’lerde İştar kapısının olduğu yerde kopyaları yapıldı. Saddam Hüseyin kendisini Fenike kenti Sidon’u yıkan, Mısır ordularını yenilgiye uğratan Babil kralı Nebukadnezar ile özdeşleştiriyordu.
Nebukadnezar’ın askerleri yeni topraklara girdiklerinde oradaki halkı köleleştirip zenginliklerini yağmalıyordu. İşte Babil bu şekilde inşa edilmişti. Karısı için Babil’in ünlü Asma Bahçeleri’ni yaptırdı.
Tıpkı antik Babil gibi bir gün Saddam Hüseyin’in Irak’ı da çöktüğünde tarihi eserlerin korunması sorunu gündeme geldi.
Antik Babil şehrin merkezinde tapınaklara ayrılmış kutsal bir alan vardı. Esagila ya da Esagil adıyla da anılan Marduk’un meşhur tapınağı ile Etemenaki de denilen Babil kulesi ya da ta zigurat buradaydı. Bu kompleks, son şeklini Nabukadnezar zamanında (M.Ö. 604 – 562) almıştır. Burası Dünyanın ve Öbür dünyanın (cennetin) merkezi kabul edilirdi. Yaradılış mitinin yer aldığı Enuma Elişt’e göre Babil, dünyanın mesnetidir. Babil dünyanın merkezidir, temelidir.
Efsaneye göre Marduk, Babil’deki zigurat ve tapınak kompleksini bizzat kendi talimatları doğrultusunda yani “Yukarı Göklerin Yazısına” göre yaptırmıştır.
Nebukadnezar’ın askerleri yeni topraklara girdiklerinde oradaki halkı köleleştirip zenginliklerini yağmalıyordu. İşte Babil bu şekilde inşa edilmişti. Karısı için Babil’in ünlü Asma Bahçeleri’ni yaptırdı.
Babil’in İştar Kapısı (M.Ö. 6. yüzyıl) olarak adlandırılan tanrıça İştar’a izafeten yapılmış kapının giriş kısmında da, tanrıça İştar’ın kutsal hayvanı aslan betimlenmiştir. Burada görülen, kapı girişine bir aslan motifinin işlenmesi geleneğinin, Frig döneminde tanrıça Kybele’ye tapınım amaçlı yapılan anıtsal kaya anıtlarının ön cephesinde, kapının iki yanına işlenen aslanlar olarak devam etmesi mümkündür. Bu fikir, düşünce boyutundan öteye geçememiştir. Çünkü bu konu hakkında, kesin bir yorum yapmak için gerekli yazılı ve arkeoloji belge yoktur.
Şüphesiz Babil şehri, gelip geçenlerden, çarşılardan dolayı canlı ve hareketli bir ticaret merkeziydi. Şehirde heykellerin arasından tabanı fırınlanmış kil topraktan yapılı ve bugüne kadar bozulmadan kalabilen asfalt döşeli geniş bir yol uzanıyordu. Asfaltın üzerini de seramik yer karoları kaplıyordu. “Marduk Yolu“ denen bu yolun iki tarafını üzerleri renkli çinilerle süslü 120 aslan resmi vardı. Asuri yılbaşı olan 1 Nisan törenlerinin yapıldığı Marduk yolunun bir ucunu görkemli bir giriş olan İştar Kapısı oluşturuyordu. Kapının renkli seramikten yapılı hayvan ve çiçeklerle süslü iki girişi vardı. Seyreden kişi, bu taş yapılarda bir canlılığın fışkırdığını zannederdi.
Uzaktan Babil’e doğru ilerleyen bir yolcunun ilk göreceği şey kalınlıkları 15 m. Yi bulan çift sıralı devasa surlar ve ünlü Babil kulesidir. Babil kulesi ya da ziguratın güneyinde, Babil’in koruyucu tanrısı Marduk’a adanmış görkemli ve dev bir tapınak daha vardı. Şehri kuşatan surları geçmek isteyen bir kişinin şüphesiz kullanabileceği birçok kapı vardı. Ama bunların içinde en ünlüsü Marduk Tapınağına giden “Tören Yolunun “başlangıcı olan İştar tapınağıydı. İştar Kapısı ile Marduk Tapınağı arasındaki kutsal yolun iki tarafında yükselen duvarlarda yolu bekleyen 60 şardan 120 aslanın figürü bulunuyordu. İştar kapısının aslı Berlin, Pergamon Müzesindedir. Bu kapı 12 metre yüksekliğindedir. Kapının yapımında kullanılan boya hala nasıl yapıldığı bilinmeyen mavi ağılıklı sarı sırlı tuğlalardandır ve üzerinde Marduk’un simgesi olan ejder ve boğa kabartmaları bulunmaktadır.
Tanrıça İştar
Tanrıça İştar, sevildiği kadar korkulan da bir tanrıçadır. Nitekim simgesi olan Aslan, düşmana korku dosta güven salsın diye tören salonlarına ve duvarlarına çok görkemli ve asi bir şekilde nakşedilmiştir.
İştar, antik Yunan’daki Afrodit’in karşılığıdır ve tıpkı onun gibi aşk ve güzellikle anılır. İştar’ı yalnızca Babil’de değil, Asur ve Sümer medeniyetlerinde de görmek mümkündür (bu medeniyetlerdeki İnanna, İştar’ın karşılığıdır).
İştar aslında biraz da karşıtlıkların tanrıçasıdır. Aşk ve güzelliği bünyesinde barındıran tanrıça, aynı zamanda savaş ve kanı da bünyesinde barındırmaktadır. Bu yönüyle antik Yunan’daki muadili Afrodit’ten ayrılır.
İştar, bir bakıma Afrodit ve Tyke (kader tanrıçası) karmasıdır diyebiliriz. Peki bu durum İştar’da nasıl vücut bulmaktaydı ki insanlar onun bu karmaşasından korunabilsin. Aslınca cevap, çok da zor değil. İştar’ın simgesi olan aslan, her şeyi açıklar mahiyettedir. İştar’a bağlılığını sunan ve tapınağına hediyeler de bulunan kişiye sevgi ve cömertliğini gösteren tanrıça, kendisine ve kendisine tapınan devlete düşman olanlara da savaş ve kan olarak geri dönüyordu. Bu sebepledir ki, İştar’ın aslanları, dosta güven sunarken düşmana korku salıyordu.
Mimari Özellikleri
Babillilerin ünlü iştar kapısı Mezopotamya çini sanatının en görkemli örneklerindendir. 2. Nebukadnezar devrinde yapılan İştar kapısı’nı koruyan boğa kabartmaları firuze, beyaz sarı kahverengi kabartma çinilerle işlenmiştir.
2. Nebukadnezar Dönemine ait (M.Ö. 605-562) yazlık sarayın ön kısmında bulunan İştar Kapısı’nı süsleyen boğa, aslan ve ejderha rölyefli, sırlı tuğla bezemelerde ünlüdür.
Kapı, 12 metreden biraz yüksekti ve kabartma ejderha ve boğa figürlerinin yer aldığı sırlı tuğlalarla kaplanmıştı. Kapı, arka arkaya iki girişten oluşuyordu ve güney tarafında geniş bir sahanlık bulunmaktaydı. Kapının arkasında başlayan ve günümüzde 800 m’den fazla bir bölümü izlenebilen taş ve tuğla döşeli Tören Yolu’nun iki yanında bir ayağını kaldırmış pişmiş topraktan aslan heykelleri diziliydi. Cadde üzerinde 120 aslan heykeli, kapının cephesindeyse 13 sıra halinde 575 ejderha ve boğa figürü bulunduğu sanılmaktadır.
Pişmiş toprak, sırlı ve kabartmalı tuğlaların birleştirilmesinden oluşan, boğa ve ejder kabartmaları, Yeni Babil Devleti’nin başkenti Babil’in iç ve dış sur duvarlarını birleştiren Tanrıça İştar adına yaptırılmış olan anıtsal çifte kapıya aittir.
Bu güçlü çift kapı, bastiyonlarla desteklenmiş olup, muhtemelen hepsi Geç Babil dönemine ait birden fazla inşa safhası göstermektedir. Bu yapı evreleri, duvarların süslenmesinde kullanılan tekniklerle belirlenmektedir.
Kapının duvarları, Tanrı Adad’ın kutsal hayvanı boğa ve Babil’in baş tanrısı Marduk’un kutsal hayvanı ejder ’Muşuşu’nun kabartmaları ile süslenmiştir.Aslan ise şüphesiz Tanrıça İştar’ın simgesidir ve kutsal tören yolunun her iki yönünü süslemektedir.
Tanrıça İştar’ın kutsal hayvanı olan aslan kabartmaları ise Babil’deki tören yolunun iki yanını süslemekteydi. Anıtsal yol kentin merkezindeki Marduk tapınağından başlayarak İştar Kapısı’nı geçer ve sur dışında yeni yıl bayramının kutlandığı ’bayram evi’nde son bulurdu. İştar kapısı ve Tören yolu Yeni Babil Çağı’nın en parlak devri olan 2. Nabukadnezar zamanında M.Ö. 6. yüzyıl sonlarında yapılmışlardır. Kapının ve tören yolunun bir canlandırması da ayrıca sergilenmektedir.
Babil yazıtları Gök Tanrısı Marduk’un mavi giysisinden bahseder, yıldızlar onun eteğinin parlak süsleridir. M.Ö. 570’te inşa edilen 7 katlı Ziggurat, tepesinde mavi renkli tanrı Marduk’un evi ile efsaneye dönüşen ünlü Babil Kulesi’dir. Tapınağa İştar kapısından geçerek uzun bir cadde boyunca yüründükten sonra ulaşılırdı. Gerek İştar kapısı gerekse tapınağa giden yolun cadde duvarları ultra-marin kaplıydı.
Kapıda genel olarak deniz yeşili ve çini mavisi renkleri ağırlıktaydı.
Kaynak
Wikipedia.org
How it Works özel sayı
Gizlilimler.org
Arkeofili.com